Reşat Nuri Güntekin Acımak
Reşat Nuri Güntekin Acımak
Öğretmen Zehra, sert ve soğuk mizaçlı bir kadındı. Mesleğinde disiplinli, hayatında mesafeli ve duygularından arınmış gibiydi. Öğrencileri ve çevresindeki insanlar onun kalbinde hiçbir şefkat kırıntısı olmadığını düşünürdü. Zehra’nın bu durumu, çocukluğunda yaşadığı acı bir olayın izlerini taşıyordu. Babası, onun gözünde bencil, sorumsuz ve ailesini yok sayan bir adam olarak kalmıştı. Bu nedenle, yıllar boyunca kimseye acımamak ve kimseye bağlanmamak gerektiğine inanmıştı.
Bir gün Zehra, babasının ölüm haberini aldı. Uzun zamandır görmediği ve affetmediği bu adamın ölümünü soğukkanlılıkla karşıladı. Ancak babasından kendisine kalan bir sandık, geçmişle yüzleşmesine neden olacaktı. Sandığın içinde bulunan mektuplar ve yazılar, Zehra’nın hayatını sonsuza dek değiştirdi.
Bu yazılarda, Zehra’nın babasının gözünden yazılmış bir hayat hikâyesi vardı. Babası, aslında Zehra’nın düşündüğü gibi bir adam değildi. Onun bencil ve ilgisiz davranışlarının altında derin bir çaresizlik ve fedakârlık yatıyordu. Zehra’nın annesi, babasının yaşadığı birçok zorluğun kaynağı olmuş, ailesine sahip çıkmaya çalışan bu adam, en sonunda yalnızca bir “kötü adam” olarak görülmüş ve dışlanmıştı.
Mektupları okudukça Zehra, babasının fedakârlıklarını ve acılarını anlamaya başladı. Ona duyduğu öfke yerini derin bir pişmanlığa ve acıya bıraktı. Hayatı boyunca “acımamak” için kurduğu duvarlar, bu gerçeklerle yüzleşince yıkıldı. Zehra, aslında kalbini bir daha açmamak için bilinçsizce kendi acısını büyütmüştü.
Bu yüzleşme, Zehra’nın hayatında bir dönüm noktası oldu. Babasına duyduğu öfkenin yerini, içten bir özlem ve derin bir hüzün aldı. Kendisiyle ve geçmişiyle barışma yoluna girdi. İnsanlara, özellikle de öğrencilere karşı daha anlayışlı ve şefkatli olmayı öğrendi. Babasının acı dolu hikâyesi, Zehra’nın kalbindeki buzları eriterek onun yeniden “insan” olmasını sağladı.
Acımak, insan ilişkilerinin karmaşıklığını, önyargıların yıkıcı etkisini ve affetmenin iyileştirici gücünü anlatan bir hikâye olarak Türk edebiyatında derin izler bırakmıştır. Reşat Nuri Güntekin, bu eserinde duygu dünyasının derinliklerini ustalıkla işlerken, okuyucusunu vicdanı ve adaleti sorgulamaya davet eder.
