Peyami Safa Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Peyami Safa Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
15 yaşındaki anlatıcı, çocukluğundan beri çektiği bacak ağrısı nedeniyle sürekli hastane ziyaretleri yapmak zorundadır. Hastalığı, bir tür kemik hastalığı olarak imlenir ve iyileşmesi için bacağının kesilme ihtimali vardır. Bu durum, onun hem fiziksel acı çekmesine hem de ruhsal bir bunalıma girmesine neden olur. Anlatıcı, çocuk yaşta olmasına rağmen yaşadığı ağır hastalık sürecinde olgunlaşmak zorunda kalır.
Çocuk, zamanının büyük bir kısmını hastanelerde, evde ve Paşa’nın konağında geçirir. Paşa’nın kızı Nüzhet'e aşık olur. Nüzhet, anlatıcı için bir umut ve mutluluk kaynağıdır. Ancak Nüzhet’in, kendisine ilgi göstermemesi ve başka bir kişiyle evlenme ihtimali, onun ruhsal çöküşünü derinleştirir. Bu aşkta karşılıksızlık, kahramanın hayata ve insanlara olan inancını sarsar.
Anlatıcı, doktorların verdiği kararları sorgular ve bacağının kesilmesinden büyük korku duyar. Onun için bacağını kaybetmek, "erkekliğini" ve "insanlığını" kaybetmekle eşdeğerdir. Ancak doktorlar, eliyatın kaçınılmaz olduğunu söyler. Bu süreç, onun varoluşsal sorgulamalara girişmesine neden olur. Yaşamak mı, eksik yaşamak mı? sorusu, kahramanın zihnini meşgul eden temel sorulardan biridir.
Sonuç olarak, romanın sonunda anlatıcının bacağının kesilmesi gerekip gerekmediği net bir şekilde belirtilmez. Ancak bu süreç boyunca çocuk, hem fiziksel acılarla hem de duygusal yalnızlıkla başa çıkmanın yollarını arar.
